Adamız Hakkında

Marmara Adası dünyada ada olarak rutubeti olmayan 2 adadan biridir. Rutubet olmama sebebi adamızda çıkan mermerin rutubeti emmesi sayesinde oluşur. Aynı zamanda havası temiz ve oksijeni boldur.

İstanbul’un gürültüsü ile içli dışlı olmuşsanız eğer, Marmara Adası’nın dinginliği ilk anlarda beyninizi uyuşturur.

Güneş batarken, ufuk hattında önceleri bir karaltı belirir. Bir süre sonra Asmalı Adası’nın çakarı göz kırpmaya başlar. Asmalı, Marmara Adası’nın adeta İstanbul yönündeki ileri karakoludur. Adanın arkasında ağ seren küçük motorlara, kayıklara rastlarsınız. Bazıları ağda, bazıları oltanın ucunda nasibini arayan Marmaralı balıkçılardır bunlar. Güneş batarken ya da doğarken çıkarlar denize. O sessizlik içinde fısıltıları bile duyarsınız.

Bugüne kadar gitmediyseniz kaybınız büyük. Marmara Adası gerçekten keşfedilmeye değer!

Daha fazla bilgi için aşağıdaki bağlantıları kullanınız.

İstanbul’un gürültüsü ile içli dışlı olmuşsanız eğer, Marmara Adası’nın dinginliği ilk anlarda beyninizi uyuşturur…

Güneş batarken, ufuk hattında önceleri bir karaltı belirir. Bir süre sonra Asmalı Adası’nın çakarı göz kırpmaya başlar. Asmalı, Marmara Adası’nın adeta İstanbul yönündeki ileri karakoludur. Adanın arkasında ağ seren küçük motorlara, kayıklara rastlarsınız. Bazıları ağda, bazıları oltanın ucunda nasibini arayan Marmaralı balıkçılardır bunlar. Güneş batarken ya da doğarken çıkarlar denize… O sessizlik içinde fısıltıları bile duyarsınız.

Giderek kirlenen Marmara Denizi’nde, denize girilebilecek sağlıklı iki-üç yerden birisidir Marmara Adası. İstanbul’a deniz yolu ile kuş uçuşu 72 deniz milllik uzaklığıyla, bir sürat teknesiyle 2.5 saatlik mesafededir…

Sahile yakın yerlerde zeytinlikler, bağlar, yükseklerdeki kızılçamlar ve güneydeki makiler, Marmara Adası’nı yakınındaki diğer adalardan hemen ayırır. Hemen yakınındaki Avşa’da turizm sezonu sazlı, cazlı gümbür gümbür yaşanırken, Marmara’da sakinlik ve mütevazılık göze çarpar. Belki de bu nedenle ada doğal yapısını bugüne dek korumayı başarabilmiş.

Dört köyü var Marmara Adası’nda merkeze bağlı dört köy bulunuyor. Çınarlı, turizm sezonunu en canlı geçiren köylerden biri. Bir zamanlar pekmezi ve şarabıyla ünlü Çınarlı’da artık bu iki üründen söz edilmiyor. Şimdiki geçim kaynağı balıkçılık. Köyde otel ve motellerin yanı sıra çok sayıda pansiyon bulabilirsiniz.

Marmara’nın merkeze 5 km. uzaklığında yer alan Gündoğdu Köyü’nde pansiyonculuk 1985 yılında başlamış. Köyde pansiyonların yanı sıra restoranlar, benzin istasyonu ve postane bulunuyor. Geçmişte şaraphaneleri ve zeytinlikleriyle ünlü Gündoğdu’da artık ne şarapçılık kalmış, ne de mahzen… Ama yeşil doğa örtüsü diriliğini ve güzelliğini hâla koruyor.

Adanın güneydoğu sahilinde yer alan iki köyden biri olan Topağaç’ın bugünkü halkı Bulgaristan, Selanik ve Arnavutluk göçmenleri. Köy geniş bir ovaya kurulmuş ve verimli topraklara sahip. Topağaç, adanın sebze ambarı olarak anılıyor.

Taze balık ve ev yemeği…

Mangal yapmak, kendi yemeğini kendi pişirmek isteyenler için de olanaklar mevcut. Yalnız ateş yakmak konusunda kontrollü davranmak ön koşul, çünkü her yan ahşap ve ağaç dolu.

Asmalı Köyü, merkeze 15 km. uzaklıkta. Yeşillikler içindeki görkemli evleri ve sakin yaşamıyla dikkat çeken Asmalı’nın sakinleri Sürmeneliler ve Bulgaristan göçmenleri. Köydeki bazı evler pansiyon olarak kiraya veriliyor. Ancak sayıları çok kısıtlı. Her zaman taze balık bulabileceğiniz restoranı, size adanın ev yemeklerini de tattırıyor.

Adanın kuzeyindeki Saraylar Köyü’nün, zengin mermer yataklarından çıkartılıp işlenen mermerlerin nakledilmesi için oldukça büyük bir limanı var. Mermer ocaklarının yer aldığı köyün güney yamaçları, uzaktan bakıldığında köstebek yuvasını andırıyor. Bu mermerlerin büyük bölümü ülke dışına ihraç ediliyor.

Bugüne kadar gitmediyseniz kaybınız büyük. Marmara Adası gerçekten keşfedilmeye değer!

Adanın ilk ismi, Elafonesos’dur. Bu isim Elafos’tan yani geyik’ten türemiştir. Bir başka teoriye göre adaya ayak basan koloniciler yerli bir kadının testisinden su içmişlerdir ve adayı testi adası anlamına gelen Prokonnisos adıyla anmışlardır. M.Ö. 6. yüzyıl sonuna doğru ada yeni Prokonnisos, daha sonralarıysa sadece Prokonnisos adını aldı. Bu dönemden önce, ada’nın Neuris adıyla anıldığı bilinmektedir.

Milad sırasında ada, Elafonesos, Neuris ve Prokonnisos isimleriyle anılmaktaydı. Atina Metropoliti Meletios’un 17. yüzyıl sonunda yayınlanan coğrafyasında bu adaya kardeş adası anlamına gelen Adelfonesos ve Baş Ada anlamına taşıyan Protonnesos isimleri de verilmekteydi. Bizans imparatoru Justinyen döneminde ada’yı kızına çeyiz olarak armağan etti. Bu dönemde ada, Preikanisos adıyla anıldı. Ada’nın Marmara adını ne zaman aldığı belli değilse de Marmor (Mermer)’den gelen bu isim Bizans devri içerisinde ve bihassa Italyan gemiciler tarafından kullanıldığı anlaşılıyor. Marmara adı 1224’te ada’ya sahip olan Georgios tarafından, Marmara ismi soyadı olarak kullanılmıştır.

13. yüzyılın başında ada’ya Marmara dendiğini, haçlı seferlerini yazan Geoffroi Devillehardouin’den öğreniyoruz. 15. yüzyılda da ada’yı ellerine geçiren Türkler telaffuzu zor olan Proikonnisos yerine Marmara adını tercih etmişlerdir.

Yerleşmenin başlangıç tarihi neolitik döneme kadar iner. Asmalı köyünün kuzeyindeki bir koyda, alüvyon dolgu içerisinde bulunan kalıntılar neolitik’te ada’da bazı yerleşimlerin varlığı göstermektedir.

Marmara Adasında kesin olarak bilinen ilk yerleşim, tarihçi Strabon’un anlattıklarına göre I.Ö. 680 yıllarında Marmara Adası’na dışarıdan gelip yerleşen Sisam ve Miletos’lular tarafından kurulmuştur. Miletos’tan gelenler, ada’nın kuzey doğusunda bulunan; bugünkü adı Saraylar, antik dönemdeki ismi Palatia olan bölgedeki zengin mermer yataklarını keşfedip, işleterek, dünyanın pek çok yerine Marmara mermerini ihrac etmişlerdir. Marmarada bulunan mermer, yapısı itibariyle mimari ve heykel sanatlarında kullanılmaya oldukça müsaittir. Mermer üretimi Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden günümüze kadar devam etmektedir.

Ionia isyanına katılan Prokonnisos’un M.Ö. 493 yılında Fenikeliler tarafından yakılması üzerine, Marmara adası M.Ö. 478-477 yıllarında kurulan Attika-Delos deniz birliğinin bir üyesi olmuştur. Ada, M.Ö. 362-358 yılları arasında Kyzikos’lular tarafından zaptedilip ahalisi topluca Kyzikos’a (Kapıdağı) sürülmüştür. Ada’nın ünü antik çağda Mitologya’ya kadar ulaşmış ve tanrıça Rhea Cronos’a Zeus yerine yutturduğu bebek biçimindeki taşı Prokonnisos’tan getirtmiştir.

Ada’nın Kyzikos egemenliğine geçmesinden birkaç yıl sonra M.Ö. 353 senesinde ölen Karia satrabı Maussolos için karısı Artemis II tarafından Halikarnassos (Bodrum)’da mimar Pitheos’a yaptırılan ve eski dünyanın yedi harikasından biri sayılan Mousselleion namındaki anıt mezarın duvarlarına kaplanan levhaların Prokonnisos’tan gittiğini M.Ö. I. yüzyılda yaşamış olan Romalı bir mimar Vitruvius’tan öğreniyoruz.

Kyzikos’un tarihini yazan Deiokhos ve Vitruvius’un ada’da çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Büyük İskender döneminde, Prokonnisos’lu Bion, ünlü Miletos’lu Kadmos’un eserlerini tasnif etmiştir. Antonin’ler döneminde imparator Hadrianus’un ada’yı ziyaret ettiği, Gündoğdu (Prastioi) köyünde konakladığı Texier’in yazılarında anlatılmaktadır.

Ada’da Prokonnisos’lu şair-filozof Aristeas yaşamış-tır. “Tanrılar Prokonnisos’u yaratırken sarhoştular, başka türlü bu kadar güzelliği bu adaya vermezlerdi” sözü Aristeas’a aittir.

Prokonnisos’lu Aristeas destansı şiirlerini Arismaspes adlı yapıtında toplamıştır. Aristeas’ın bu konuda Homeros’u bile geçtiği söylenir. Prokonnisos’lu Aristeas, rivayete göre Kyzikos’ta gezerken tesadüfen bir butiğe uğrar ve daha sonra orada ölüsünü bulurlar. Ölüsünü bulduklarında üzerindeki elbiseler simsiyahmış. Ölümü üzerine tören yapmaya hazırlanırken tekrar canlandığı ve bunun ileriki yıllarda tekrarlandığı anlatılır. Herodot’un yazdıklarına göre, Aristeas bir karga olarak Marmara Adası üzerinde yaşamına devam edip tanrılara eşlik etmektedir. Prokonnisos’lu Aristeas İtalya’da yaşayan Grek’ler arasında beğenilen bir filozof-şairdir. Hatta Aristeas, Apollon’la özdeşleştirilerek Metapontios denilen bölgede heykelleri dikilmiştir.

Bizans Dönemi

Prokonnisos, Bizans Piskoposluk makamıydı. IX. yüzyıla kadar bağımsız bir metropolitlik, 1824 tarihinde bir metropolis olmuştur. Ada Bizans devrinde itaatsiz papazların sürgün yeri durumuna gelmiştir. Gezgin tarihçi Dapper’e göre ada’da sayıları fazlaca olan Ermit (dünya nimetlerinden son derece az faydalanan, kaya ve ağaç kovuklarında yaşayan kendini tamamen tanrıya adayan Hristiyan din adamlarına verilen isimdir.) denilen din adamları yaşardı.

1204 yılında Marmara, Pierre de Braiccuel’e düşmüş ve bir Latin piskoposluğu olmuştu. 1230 yılında imparator Yoannis III Dukas Vatatzes zamanında ada, Iznik’teki Bizans’lılar tarafından geri alınmış, altı sene sonra da Baylos Yoannis Mikelis donanmasının taarruzuna uğramıştı. 1307 senesinde ada’ya saldıran Katalan’lar ada’yı ele geçirememişlerdir. 1399 yılında ada açıklarında Osmanlı’larla Venedik’liler arasında meydana gelen bir deniz savaşı sonunda ada’nın kimlerce ele geçirildiği belli değildir.

1422 yılında imparator Manuil Paleologos’un ada’yı ziyareti Bizans yazarlarının burası hakkındaki son bahsini teşkil etmektedir.

Yazar Kıhalkolondilis’e göre ada’lı bir kıza aşık olan imparator bu aşk yüzünden vaktini ada’da geçiriyor ve başkente dönmüyordu. (Kaynak: M. Louis Lacroix)

Imparator Manuil Komninosun 1115 yılında Yoannis Komnisos’a bağışladığı Prokonnisos adası, daha sonra 1224’de Despot ve Mora dükü diğer Manuil Komninos tarafından Georgios Marmara’ya bağışlanmıştır.

Adaya Türklerin Gelişi

Türk’lerin ada’ya ilk gelişi 1090 yılında Arslanbey adındaki Selçuklu komutanın Marmara ve civarındaki adaları ele geçirişiyle olmuştur. Bundan sonra 1359’da Orhan Gazi döneminde Süleyman Şah’ın Rumeli’ye geçişiyle bazı Türk’lerin burada ikamet ettiği; İstanbul’un fethi olan 1453 tarihinden sonra Marmara Adası’nın yönetimi tamamen Osmanlı İmparatorluğu’na geçmiştir. Bu dönemden sonra da Osmanlı İmparatorluğu adadaki Rum ve Yahudi toplumuna adada kalma yaşama özgürlüğünü tanımıştır. Bu yapı 1924’te Yunan istan’la yapılan mübadele antlaşmasına kadar devam etmiştir. Günümüzde Marmara Adası’nda Rum ve Yahudi toplumundan hiç kimse kalmamıştır.

Marmara Adası Yahudileri

Marmara Adası’na Yahudiler’in gelişi II Beyazıt zamanında olmuştur. Imparatorluk, Ispanya’nın sürgüne gönderdiği Yahudiler’e (Sephardic) kucak açmış Tekirdağ, Gelibolu, Çanakkale ve Marmara Adası’na yerleşmeleri için izin vermiştir. Marmara’daki Yahudiler daha çok ticaretle uğraşırlardı. Tuzlu balık imalatı, bakkallık, hazır elbise ve giyim eşyası, şarap imalatı, peynircilik, tenekeden imal edilen kap-kacak ve soba imalatı yaparlardı. Ada’yı terkettikleri zamana kadar bu mesleklerini sürdürenlerden, peynirci Albert, tenekeci Nahman, giyim eşyası ve iylik gibi şeyleri satan Avram, şarap imalatçısı Aron Kaptan, şarapçı ve bakkal Şuva Bezirgan, tuzlu balıkçı Daniel, Manifaturacı Avram Kalvo, bakkal Mordohay, bakkal Nisim Ağa ve çocukları, Marko ve Yeşua Kordova 1950 yılına kadar Marmara’da kalmışlar, en son bakkal Yeşua ve şarapçı Aron kaptan Israil’e göç etmişlerdir. Bugün bu cemaatten geriye birkaç adet Yahudi evi ve bir Sinagog kalıntısı vardır. Yahudilerin mezarlığı padişah tarafından tahsis edilen eski soğuk hava deposunun kurulduğu alandaydı. Bu mezarlık, 1950’ye kadar kullanılmıştır. Burada en son gömülen Yahudi Nisim Ağa’dır.

Marmara adası kökenli Yahudi’lerin en ünlüsü şüphesiz ki 1880 yılında Marmara’da doğan Atatürk’ün doktorlarından TBMM’de beşinci ve altıncı dönemlerde (1935-1939) milletvekilliği yapmış Dr. Samuel Abreveya Marmaralı’dır.

Fotoğraf Galerimize Göz Attınız Mı?